MARKSİZM VE DEVLET
 

Marksizm ve Devlet
Devlet toplumun gelişiminin belli bir aşamasının ürünüdür. İlkel-komünal dönemin ilk sınıflı topluma geçiş döneminde ortaya çıkmıştır. Toplum sınıflara ayrılmaya başladığında iki sınıf arasında -ezen ve ezilen- uzlaşmaz karşıtlık doğmuştur. Bu karşıtlığın bir şekilde uzlaşması, bu savaşın bir şekilde frenlenmesi ve legal düzeye indirgenmesi toplumun devamı açısından gerekli bir şeydi. Böylece devlet toplumun içinden toplumun düzeni adına ortaya çıktı. Açıktır ki bu şekilde ortaya çıkan devlet bir sınıfın egemenlik aracıdır. Devlet egemen sınıfın devamının güvencesidir ve egemenlik aracıdır.

Marx insanlığın henüz uygarlığa adım atmamış, çoğunlukla göçebe, avcılık ve toplayıcılıkla geçinilen; eşitlikçi, sınıfsız, sömürüsüz dönemini ve sınıfların, devletin oluşmaya başladığı döneme kadar olan toplum şeklini ilkel-komünal toplum olarak tanımlamıştır. Başlangıçta doğal olan dil, soy gibi birliktelikler ve topluluklar kurulmuştur. Ailelerin birleşmesi ve büyük bir klan ortaya çıkarması ile kolektif mülkiyet oluşmaya başlamıştır. Burada mülkiyet bireylere değil bütün bir topluluğa aitti. Bu klan denilen soya bağlı doğal birliktelikler zamanla büyüyerek kabileye dönüşmeye başlamıştı. Fakat ilkel-komünal yaşamın özü değişmemişti. Mülkiyet toplumsal ve üretim de genellikle toplumsal ya da her ailenin kendine ayrılan, kullanma hakkı olan toprağında yapılan üretim şekli gelişmişti. Fakat hala ilkel-komünal ilişkiler geçerliydi.

Nüfusun artması, ürünlerin herkese eşit bir şekilde dağıtılamaması, ürünlerin yetersizliği gibi sebeplerle ortaya çıkan bireysel var oluş savaşımı ilkel komünal sistemin çözülmesini doğurmuştu. Bu aşamadan sonra batıda özel mülkiyet gelişmeye başlamış, üretim kolektiflikten çıkmıştı. Mübadelenin ve iş bölümünün gelişmesiyle kölelik sistemi gelişmişti. Artık toprak belli bir kişinin ve toprağı işleyenler de onun kölesi olmuştu. Bu aşamada kent devletleri de doğmaya başlamıştı.
Doğuda ise toprağın kollektif işleyişi devam etmekle beraber komünlerin kabileler düzeyinde birleşmesi ile bir organizasyon kurulmaya başlanmıştı. Asya tipi komünden devlete geçişte içinde hala komünal özellikler bulunduran devletler ortaya çıkmıştır. Toprak bütünüyle despota ait olmakla beraber işleme ve faydalanma hakkı vardı. Despot genellikle kutsallık atfedilen veya bir kutsalın temsilci olarak görülüyordu. Devlet memurları, askerler gibi devletlu bir bürokratik sınıf ortaya çıkmış, devlet aygıtı otoriteci, baskıcı, tek hakim olmuş ve bu doğu devletlerinin güçlü ve kalıcı olmasını sağlamıştı. Fakat zaman zaman da iktidar için hanedan kavgaları da olmaktaydı. Asya tipi bir devlet olan Çin hanedanlığı 19. yüzyıla kadar varlığını sürdürmüştür.

Sanayinin gelişmesiyle birlikte toplum daha farlı bir sınıfsal siteme geçmiş ve dolayısıyle daha farklı bir devlet aygıtına geçilmişti. Bir tarafta yalnızca emeğini satarak geçinen proleter diğer tarafta sermayesiyle hammadde, üretim araçları ve işçilerin emeğini satın alan burjuva. Modern devlet özel mülkiyeti, dolayısıyle kapitalizmi koruyan bir aygıttır. Burjuva sınıfının işçi sınıfı üzerindeki hakimiyetini sağlayan bir araçtır.

Modern burjuva devlette çalışan sınıf (proletarya) toplumun bir üyesi olarak kabul edilir. Sözde onun da mülkiyet hakkı vardır. Fakat örneğin köleci toplumda bu durum böyle değildi. Köleler bir kişi olarak değil bir ‘şey’, mal olarak hesap edilirdi. Fakat kölelerin efendileri tarafından garanti edilmiş bir geçimi vardı. Proleterin ise garanti edilmiş bir geçimi yoktur. Sadece emek talebine dayalı, emeğini burjuva sınıfına satmakla elde edilen, çoğu zaman kısıtlı ve dar bir geliri vardır. Fakat kölenin aksine toplumun bir üyesi olarak kabul görülür ve köleden daha ileri bir konumdadır.

Proleter Devlet yada Proletarya Diktatörlüğü

Proleterya sınıfı kurtuluşunu ancak özel mülkiyete son vermekle elde edebilir ve sınıflar tamamiyle ancak bu yolla kaldırılabilir. Bunun için proleteryanın devlet hakimiyetini ele geçirmesi gerekmektedir. Devlet her zaman bir sınıfın dikta aracıdır, işçi sınıfının devletinin adı da proleterya diktatörlüğüdür. Bu devlet geçici ve yıkılmak daha doğrusu sönümlenmek üzere kurulmuştur. Çünkü üretim araçlarının kolektif mülkiyeti, üretim için sermayenin değil sadece ve sadece emeğin gerekli ve geçerli oluşu toplumun sınıflı yapısını çözecek ve burjuva sınıfının üzerinde onları proterleştirmeye itecek bir baskı oluşturacaktır. Bu geçici devlet komünist ve eşitlikçi yaşam için gerekli bir şeydir. Bir geçiş dönemidir. Burjuvazinin gericiliği üzerinde baskı oluşturmasıyla ve mutlak yıkıcı anarşinin önlenmesiyle ilgilidir. Geçiş döneminde devlet Marx’ın söylediği gibi proleteryanın devrimci diktatörlüğünden başka bir şey değildir. Lenin devletin geçmişi ve geleceğinin diyalektiği üzerine şunları söyler: “..mutlakiyetten burjuva demokrasisine, burjuva demokrasisinden proleter demokrasiye oradan da demokrasisizliğe (yani devletsizliğe)…”
Proleterya diktatörlüğünde bürokrasi ve militarizm büyük ölçüde kaldırılacaktır.

Bunun için Marx ve Engels’in şu şekilde incelediği önlemler alınacaktır:
1) Her işe seçimle gelme, ama her an görevden geri alınabilme;
2) İşçinin aldığından yüksek olmayan bir ücret;
3) Herkesin denetim ve gözetim işlerini yapabilmesi, yani herkesin bir zaman için “bürokrat” durumuna gelmesi ve bu yüzden kimsenin “bürokrat” olamaması için gerekli önlemlerin hemen alınması…
Devlete gerek kalmadığında yani sınıflar tamamiyle yok olduğunda devlet de sönümlenecektir. Bu aşama sosyalizm olarak adlandırılır.
 
 

denizgezmisinhayati.tr.gg
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol